TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN, TEMİZ, ÇEVRE DOSTU, GÜVENLİ, VERİMLİ, EKONOMİK, İSTİHDAMA KATKI SAĞLAYAN, KATMA DEĞERİ YÜKSEK, SÜREKLİ ENERJİ ARZI İÇİN, YENİLENEBİLİR VE YİNELENEBİLİR MİLLİ ENERJİ KAYNAKLARININ KULLANILMASI ZORUNLUDUR.
Nükleer Enerji Tarihi Gelişimi
Geriye dönüp geçmiş yüzyılın gelişmelerine baktığımızda, görebileceğimiz en göze çarpan gelişmelerden biri de atomunparçalanması ve beraberinde getirdiği Atom bombası ve Nükleer enerjidir.
20. yüzyılın ortalarına doğru 2000 yıldır kabul gören ‘Her maddenin atom adı verilen ve bölünemeyen parçacıklardan oluştuğu’ kabulü yıkıldı. 1938’de Otto Hahn, Fritz Strassman, Lise Meitnerve, Otto Frisch adlı Alman fizikçiler Uranyumüzerinde yaptıkları denemelerle atom çekirdeğini parçalamayı başardılar. Fisyon adı verilen bu çekirdek bölünmesi sırasında zincirleme bir reaksiyon oluyor ve sonuçta çok büyük birenerji açığa çıkıyordu. 1942 yılında İtalyan asıllı Amerikan fizikçi Enrico Fermi bu zincirleme reaksiyonu kontrol altına almayı başararak nükleer enerjinin üretilmesine olanak sağladı.
Atom çekirdeğinin parçalanması sırasında açığa çıkan enerji o kadar büyüktü ki, o sırada 2. Dünya Savaşında olan ülkeler buenerjinin yıkıcı gücüne göz dikmeleri uzun sürmedi. Nazi Almanyası’nın bir atom bombası yapabileceğinden ve bunun ürkütücü sonuçlar doğuracağından endişelenen bilim adamları, ABD’nin bu alanda çalışmasının caydırıcı bir unsur olacağını düşündüler. Böylece ünlü fizikçi Albert Einstein, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazdı ve Nazi Almanyası’nın bir atom bombası yapabileceği konusunda uyardı. Bu uyarı ne kadar etkili oldu bilinmez, ancak ABD atom bombası konusundaki çalışmalarını hızlandırdı ve 2.Dünya Savaşının sonlarına doğru ilk atom bombasını yaptı.
Bu arada Mayıs 1945’te Almanya teslim olmuş müttefiki Japonya’nın direnişi henüz kırılmamıştı. ABD’nin yeni başkanı Henry Truman, Japonya’yı dize getirmek için yeni geliştirilenatom bombasını kullanma kararı aldı.
İlk bomba 6 Ağustos 1945’te Hiroşima kentine atıldı. Bomba patladığı anda yaklaşık 1,5 km çapındaki etki alanı içerisinde, neredeyse tüm canlılar kömür haline geldi ve 10 km karelik bir alan, yerle bir oldu. Bombanın ilk etkisinden kurtulan insanlar da radyasyona bağlı olarak ölümcül yaralar aldılar. Ölü sayısının 90.000 ile 140.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. İkinci bomba 9 Ağustos 1945’te Nagasaki’ye atıldı; burada da 60.000 kişi katledildi. 14 Ağustos 1945’te Japonya teslim olduğunda, ABD, sadece askeri hedefleri vurduğu ve savaş durdurmasa daha fazla insanın öleceği yalanını söylüyordu.
Sıcak savaşı izleyen soğuk savaş yıllarında özellikle ABD ile SSCB arasındaki silahlanma yarışı,nükleer silahların çeşidini ve tahrip gücünü artırırken, bir yandan da Nükleer Enerjinin‘barışçıl’ amaçlarla kullanımı yaygınlık kazandı. Git gide tükenen geleneksel enerji kaynaklarınakarşı, o günlerde kusursuz bir alternatif olarak görülen bu enerjiden yararlanmak için birbiri ardına Nükleer Enerji santralleri kuruldu.
Ancak sık sık karşılaşılan nükleer kazalar, bu enerjinin sanıldığı kadar temiz ve güvenilir olmadığını gösterdi. Özellikle 1986’da Ukrayna’nın Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen ve Türkiye’yi de etkileyen kaza, nükleer enerjinin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Çernobil santralinde meydana gelen kaza, ne ilkti ne de son! Bu kazada da ilk anda 30 kişi fiziksel olarak can verdi. Daha sonra ise 2500 kişi radyasyona bağlı hastalıklardan öldü. Ukrayna’da 15 yaşının altındaki çocuklarda kansere yakalanma riski 10 kat arttı.